Çığlık çığlığa, heyecanlı şekilde toplu halde küçücük ellerin işaret parmakları havaya kalkmış...
Ne söylendiği zor anlaşılsa da arada "Ben öğretmenim, öğretmenim ben..." sözcükleri duyuluyor. Nurşin öğretmenin "Lütfen susun çocuklar..." diye başlayan sözlerini dinleyen yoktu. Daha ileri giderek, öğretmen masasının yanına kadar gelip, neredeyse parmaklarını gözüne sokacak şekilde "Ne olur ben öğretmenim, ben, ben....
Sabrı taşan öğretmen, ayağa kalktı, cetveli alarak masaya öyle bir vurmaya başladı ki, bir anda çocuklar yerlerine oturdular. Sınıfta derin bir sessizlik...
Öğretmen sandalyesine oturdu. Bir süre bekledikten sonra, öfkesini yenmeye çalışarak konuşmasına başladı. "Sevgili çocuklar, okulda isim yapmış, güzel bir sınıfınız olduğu, dördüncü sınıftaki böyle bir sınıfım olacağı için şanslı olduğum söyleniyordu. Birlikteliğimizin bu ilk günlerinde, doğrusu beni düş kırıklığına uğrattınız. Aslında her biriniz ayrı ayrı çok iyi ve değerli çocuklarsınız. Fakat bazı durumlar beni çok üzüyor. Örneğin sizler daha düzgün oturmasını bilmiyorsunuz. Sıranıza güzelce yerleşip, dik oturmayı öğrenmelisiniz."
O anda tüm sınıf toparlanıp, istenen şekilde oturdu. Kısa bir sessizlikten sonra devam etti. "Sınıf başkanı seçimini, kapalı oylarınız belirler. Benim ise sadece bir oy kullanma hakkım var. Yıl içinde bu seçimi 3-4 kez yapabiliriz. Ola ki seçtiğiniz başkandan memnun kalmadınız. Sonraki seçimde ona oy vermezsiniz."
Konuşmasını sürdürürken, bir yandan da masasındaki çekmeceyi açıp, oradan dosya kağıtları ve makası çıkarmış, kağıtları küçük kareler şeklinde kesmeye başlamıştı. "Bunlara başkan olmaya değer bulduğunuz bir kişinin adını yazar, -boş çekmeceyi göstererek- "Seçim sandığı olduğunu düşünerek, buraya atarsınız. Sonra oylarınızı açarak tahtaya yazarız. En çok oy alanları başkan, sonraki ise yardımcısı olarak belirlenmiş oluruz. Çocuklar çok heyecanlı, bir halde, dağıtılan kağıtları alıp, seçtiklerini yazdılar. Öğretmen de oyunu kullandı.
Masaya alınan iki öğrenciden biri, oyları alıp açtı, diğeri yüksek sesle okudu, tahtadaki öğrenci de yazmaya başladı. Sonuç çok ilginçti.Sadece bir öğrenci iki oy almıştı. 2. oy, öğretmenin oyu idi. "Çocuklar, hepiniz kendinize oy vermişsiniz. Böyle şey olmaz. Bu seçimi saymıyoruz. İki hafta sonra gerçek seçim olacak. O güne kadar arkadaşlarınıza, başkan seçilirseniz nasıl güzel şeyler yapacağınızı anlatıp, oy toplamaya gayret edin. Sakın yalan, yanlış konuşmayın.
Sonraki günlerde çocukların birbirleriyle olan davranışlarında olumlu gelişmeler fark ediliyordu.Hepsi ekonomik ve kültürel bakımdan çok iyi durumda olan ailelerin çocuklarıydı. Seçimlerde oy toplama niyetiyle olsa gerek birbirlerine karşı olumlu davranışlar içindeydiler.
Hafta sonuna doğru, sınıfın en küçüklerinden olan Ahmet, öğretmenin yalnız olduğu bir anında, yanına sokularak, alçak sesle "Size bir şey söyleyeceğim, ama arkadaşlarım duymasın,zira korkuyorum. Ben de başkan seçilmek istiyorum. Fakat bazı arkadaşlar, kooperatiften ayran, tost gibi şeyler alıp, karşılığında oy toplamaya çalışıyorlar. Benim harçlığım ancak kendime yetiyor. Bunları size söylediğimi duyarlarsa kızarlar, beni oyunlara sokmazlar." Öğretmen onu rahatlatacak konuşmalar yaptı. Yalnız kaldığında ise, düşüncelere daldı. " İşte, çirkin politikacılar ve bilinçsiz seçmenlerin çocukluk halleri."
Yarının büyüklerini oluşturacak çocuklar, bu yaşlarda doğru eğitilmeli.Sınıf sadece ders yapmak değil, hayata dair bazı şeyleri de yaşayarak, deneyerek öğretilmeli.
Öğretmen ilerleyen günlerde ara ara, yaklaşan seçim hakkında konuşmalar yaptı. Oyların önemini belirtti. Hiçbir etki altında kalmadan, çok düşünülerek, en doğru kişiyi seçmenin erdemi ve önemini anlattı. "Sizler gün olacak, ülkeyi yönetmek ve yönetenleri seçmek için oylarınızı kullanacaksınız..." Bu arada öğrencilerden istekliler tahtaya kalkarak, arkadaşlarına seçilirlerse neler yapacaklarını anlatan kısa konuşmalar yaptılar. Küçük Ahmet de kısa bir konuşma yaptı. Son cümlesi ilginçti. "Oylarımız değerlidir, hiç bir şekilde satılamaz, satın alınamaz"
İki hafta sonra kurallara uyularak yapılan seçimde, çoğunluğun oyu ile, başkan seçildi Aslı. çalışkan, nazik, iyi huylu çocuktu. Alkışlar arasında tahtaya çıktı. " Sizlere teşekkür ediyorum, layık olmaya çalışacağım..." sözleriyle başlayan, kısa bir konuşma yaptı. Yardımcısı Ahmet ise, onun kadar mutluydu. Heyecandan konuşamadı, sadece teşekkür edebildi.
Öğretmen de mutluydu. İçinden "Eğitim, davranışlara yansıdığı zaman vardır. Bu öğrencilerim için güzel bir başlangıç." düşüncesi geçti. Sık söylenen fakat pek de uygulanmayan, sevdiği o sözü düşündü. "Ülkemizde üç şeye ihtiyacımız var: Eğitim, eğitim, eğitim..."