WHATSAP İLETİŞİM
 

METİN OKTAY

Ötelerden beri futbola pek ilgi duymadım. Fakat usta sporcularımızın olmasından daima gurur duyarım. Hele milli maçlarda, ulusça heyecanlar yaşarız. Sanırım bir Akdeniz ülkesi insanları olarak da, dozunu pek ayarlayamayız. Sevincimiz, üzüntümüz aşırı olur. Örneğin, önemli milli maçları kazandığımızda yapılan coşkulu kutlamalarda, can kaybının olması gibi. Metin Oktay'ın parlak dönemleriydi. Bir Galatasaray Fenerbahçe maçında attığı golle ağları parçaladığı görülmüştü. Sonra Macaristan ile yapılan milli maç günümüzü hiç unutamam. Yatılı okulumuzun bahçesindeydik. Hoparlörden yapılan naklen maç yayınını heyecanla dinliyorduk. Gol olduğu an tüm genç kızlar yerlerimizden kalkıp çılgınlar gibi çığlıklar atıyorduk. Hele maçın bitimindeki sevincimiz sonsuzdu. Gece geç vakte kadar kutlamalarımız devam etmişti. Bu usta futbolcumuzla ilgili haberler manşetlerden inmezdi. Bir ara "Taçsız Kral" filmini de çevirmişti. Filmin sahnelerinden biri, Karşıyaka Alaybey Sahili'nde, bir parkın yanında çekilmişti. Olayı duyanlar orada büyük kalabalıklar halinde izlemişlerdi. O yıllarda ortaokulda boş olan bazı derslere ücretli öğretmen olarak giderdim. İkili öğretimli okulumdan hala yarım günleri değerlendirirdim.  Ortaokuldaki öğrencilerimden bir cici kız o filmde küçük bir çocuk rolü aldığını söylemişti.   Daha sonraki yıllarda yaşadığım olay ilginçti. Bir gün okulda Öğretmenler Günü toplantımız vardı. Yarım gün ders yapacaktık. Son dersten çıkmış, okula lokantadan getirttiğimiz dönerlerimizi yemiştik. Toplantı salonuna giderken öğrencim Akın Küçükoğulları'nın koşarak gelmekte olduğunu gördüm. Elinde kocaman bir kutu vardı. Çok heyecanlıydı. Nefes nefese "Öğretmenim diye başlamıştı. "Hayrola, nedir bu halin, ne oldu?" demiştim. Devam etti. "Öğretmenim, bunu size Metin ağabeyim gönderdi, buyurun!" diye kutuyu uzattı. Biraz da bozulmuştum." Alamam hem tanımadığım bir insan neden bana bir şey göndersin?" Akın heyecanla: "O sizi tanıyor, Metin Oktay ağabeyim size vermemi söyledi."  Şaşkınlığım artmıştı. "Yavrum, sana ne oldu? Neredeyse 'Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay gönderdi.' diyeceksin." dedim. Rahatlamıştı. "Evet, tanıdınız, o gönderdi." Toplantı başlamak üzereydi. Almak istemedim. Israr etti. Onu kırmak istemedim. "Yarın bu konuyu konuşuruz"  dedim.  Kutuyu alıp, dolabıma koydum. Bunun bir şekilde planlanmış şaka olabileceğini düşünmüştüm. Zira 1 Nisan günlerinde de değişik şakalarla karşılaşırdım. Bile bile aldanmış gibi görünür, onların bundan ne kadar  keyif aldığını gözlemlerdim. Arkadan benim şakam daha kötü olur, "Kağıt çıkarın, matematik yazılısı yapacağım" derdim. İlk gençlik yıllarındaki öğrencilerle ilişkiler daha farklı oluyor. Zaten o yıllarda öğrencilerimizle yaş farkımız da oldukça azdı. Kutuyu dolaba götürürken karşılaştığım yakın arkadaşıma durumu kısaca anlatmıştım. Eline alıp salladı. "Bence de şaka olabilir, zira bunun içinde taş parçaları var" dedi. Toplantı geç vakit bitmiş, kutuyu alıp eve gelmiştim. İlk işim ambalajını açmak oldu. İçini açtığımda ne göreyim? Nefis, rengarenk, kocaman ambalajlı çikolatalar. İçinde çeşitli likörler, hafif içkiler olan kocaman şeyler. Hiç dokunmadım. Okulda çocukla konuşmaya karar verdim. Sonuçta Akın'ı sorguya çekip durumu öğrendim. Metin Oktay ile Akın'ın babası aynı mahallede çocukluk arkadaşı imişler. Mahallede top koştururlarmış. Futbolculuğunun ilk yılarında Akın'ı çok severmiş. O Çok güzel bir çocuktu. Okul öncesi yıllarında Galatasaray'ın maskotu yapmışlar. Onu maç öncesinde sarı kırmızı giysileriyle sahaya çıkarırlarmış. Son zamanlarda pek görüşememişler. O günlerde karşılaşmışlar. Akın'a "Sana bir kutu çikolata yaptıracağım" dediğinde Akın sevinçle "Yaptırırsan ne iyi olur. Onu alır öğretmenime götürürüm" demiş. Metin Oktay: "Hayır, o senin olacak. aynısından öğretmenine de göndereceğim" demiş. Böylece konu açıklığa kavuşmuştu. Çikolataların bir bölümünü okula, arkadaşlara götürdüm. Bir bölümünü evde misafirlerime ikram ettim. Ne yazık ki kendim pek fazla yiyemedim. Zira o yıllarda çikolataya karşı alerjim olmuştu.   Ayrıca taçsız gol kralı ve milli takımımızın unutulmaz futbolcusu, Galatasaraylı Metin Oktay maçlarda hakemin kale seçimi için yaptığı yazı - tura atışlarında hep turan dermiş. "Neden böyle yapıyorsun?" sorusuna ise "Yazı-tura atıldığında ben hep tura derim. Varsın gelmesin benim tek derdim Mustafa Kemal Atatürk'ün yüzü yere gelmesin." Ya şimdi spora bile her konuda olduğu gibi çıkarları için politika karıştırılıyor. Şimdi bazı futbolcular bile şeytana uyuyor. Nurlarda yatsın Metin Oktay.
Ekleme Tarihi: 06 Şubat 2017 - Pazartesi

METİN OKTAY

Ötelerden beri futbola pek ilgi duymadım. Fakat usta sporcularımızın olmasından daima gurur duyarım. Hele milli maçlarda, ulusça heyecanlar yaşarız. Sanırım bir Akdeniz ülkesi insanları olarak da, dozunu pek ayarlayamayız. Sevincimiz, üzüntümüz aşırı olur. Örneğin, önemli milli maçları kazandığımızda yapılan coşkulu kutlamalarda, can kaybının olması gibi.

Metin Oktay'ın parlak dönemleriydi. Bir Galatasaray Fenerbahçe maçında attığı golle ağları parçaladığı görülmüştü. Sonra Macaristan ile yapılan milli maç günümüzü hiç unutamam. Yatılı okulumuzun bahçesindeydik. Hoparlörden yapılan naklen maç yayınını heyecanla dinliyorduk. Gol olduğu an tüm genç kızlar yerlerimizden kalkıp çılgınlar gibi çığlıklar atıyorduk. Hele maçın bitimindeki sevincimiz sonsuzdu. Gece geç vakte kadar kutlamalarımız devam etmişti.

 Metin OktayBu usta futbolcumuzla ilgili haberler manşetlerden inmezdi. Bir ara "Taçsız Kral" filmini de çevirmişti. Filmin sahnelerinden biri, Karşıyaka Alaybey Sahili'nde, bir parkın yanında çekilmişti. Olayı duyanlar orada büyük kalabalıklar halinde izlemişlerdi. O yıllarda ortaokulda boş olan bazı derslere ücretli öğretmen olarak giderdim. İkili öğretimli okulumdan hala yarım günleri değerlendirirdim.  Ortaokuldaki öğrencilerimden bir cici kız o filmde küçük bir çocuk rolü aldığını söylemişti.

 

 Metin OktayDaha sonraki yıllarda yaşadığım olay ilginçti. Bir gün okulda Öğretmenler Günü toplantımız vardı. Yarım gün ders yapacaktık. Son dersten çıkmış, okula lokantadan getirttiğimiz dönerlerimizi yemiştik. Toplantı salonuna giderken öğrencim Akın Küçükoğulları'nın koşarak gelmekte olduğunu gördüm. Elinde kocaman bir kutu vardı. Çok heyecanlıydı. Nefes nefese "Öğretmenim diye başlamıştı. "Hayrola, nedir bu halin, ne oldu?" demiştim. Devam etti. "Öğretmenim, bunu size Metin ağabeyim gönderdi, buyurun!" diye kutuyu uzattı. Biraz da bozulmuştum." Alamam hem tanımadığım bir insan neden bana bir şey göndersin?" Akın heyecanla: "O sizi tanıyor, Metin Oktay ağabeyim size vermemi söyledi."  Şaşkınlığım artmıştı. "Yavrum, sana ne oldu? Neredeyse 'Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay gönderdi.' diyeceksin." dedim. Rahatlamıştı. "Evet, tanıdınız, o gönderdi." Toplantı başlamak üzereydi. Almak istemedim. Israr etti. Onu kırmak istemedim. "Yarın bu konuyu konuşuruz"  dedim.  Kutuyu alıp, dolabıma koydum. Bunun bir şekilde planlanmış şaka olabileceğini düşünmüştüm. Zira 1 Nisan günlerinde de değişik şakalarla karşılaşırdım. Bile bile aldanmış gibi görünür, onların bundan ne kadar  keyif aldığını gözlemlerdim. Arkadan benim şakam daha kötü olur, "Kağıt çıkarın, matematik yazılısı yapacağım" derdim. İlk gençlik yıllarındaki öğrencilerle ilişkiler daha farklı oluyor. Zaten o yıllarda öğrencilerimizle yaş farkımız da oldukça azdı. Kutuyu dolaba götürürken karşılaştığım yakın arkadaşıma durumu kısaca anlatmıştım. Eline alıp salladı. "Bence de şaka olabilir, zira bunun içinde taş parçaları var" dedi. Toplantı geç vakit bitmiş, kutuyu alıp eve gelmiştim. İlk işim ambalajını açmak oldu. İçini açtığımda ne göreyim? Nefis, rengarenk, kocaman ambalajlı çikolatalar. İçinde çeşitli likörler, hafif içkiler olan kocaman şeyler. Hiç dokunmadım. Okulda çocukla konuşmaya karar verdim. Sonuçta Akın'ı sorguya çekip durumu öğrendim. Metin Oktay ile Akın'ın babası aynı mahallede çocukluk arkadaşı imişler. Mahallede top koştururlarmış. Futbolculuğunun ilk yılarında Akın'ı çok severmiş.

O Çok güzel bir çocuktu. Okul öncesi yıllarında Galatasaray'ın maskotu yapmışlar. Onu maç öncesinde sarı kırmızı giysileriyle sahaya çıkarırlarmış. Son zamanlarda pek görüşememişler. O günlerde karşılaşmışlar. Akın'a "Sana bir kutu çikolata yaptıracağım" dediğinde Akın sevinçle "Yaptırırsan ne iyi olur. Onu alır öğretmenime götürürüm" demiş. Metin Oktay: "Hayır, o senin olacak. aynısından öğretmenine de göndereceğim" demiş. Böylece konu açıklığa kavuşmuştu. Çikolataların bir bölümünü okula, arkadaşlara götürdüm. Bir bölümünü evde misafirlerime ikram ettim. Ne yazık ki kendim pek fazla yiyemedim. Zira o yıllarda çikolataya karşı alerjim olmuştu.  

 Galatasaraylı Metin OktayAyrıca taçsız gol kralı ve milli takımımızın unutulmaz futbolcusu, Galatasaraylı Metin Oktay maçlarda hakemin kale seçimi için yaptığı yazı - tura atışlarında hep turan dermiş. "Neden böyle yapıyorsun?" sorusuna ise "Yazı-tura atıldığında ben hep tura derim. Varsın gelmesin benim tek derdim Mustafa Kemal Atatürk'ün yüzü yere gelmesin." Ya şimdi spora bile her konuda olduğu gibi çıkarları için politika karıştırılıyor. Şimdi bazı futbolcular bile şeytana uyuyor.

Nurlarda yatsın Metin Oktay.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karsiyakalim.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.